|
2009, Volume 25, Number 1, Page(s) 005-018
|
|
DOI: 10.5146/tjpath.2009.00956 |
Needle core biopsies for renal masses and diagnostic difficulties |
Sait ŞEN1, Banu SARSIK1, Adnan ŞİMŞİR2, Erkan KISMALI3, Erhan GÖKMEN4 |
1Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, İZMİR, TÜRKİYE 2Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Üroloji Anabilim Dalı, İZMİR, TÜRKİYE 3Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, İZMİR, TÜRKİYE 4Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi, Onkoloji Bilim Dalı, İZMİR, TÜRKİYE |
Keywords: Kidney, renal cell carcinoma, immunohistochemistry, needle core biopsy, metastasis |
|
Aim: Renal needle core biopsies for mass lesions are
being used frequently in advanced renal cell carcinoma
or multipl mass lesions (e.g., primary renal cell carcinoma
or metastatic renal mass). The problems and clues
of core biopsy interpretation from a pathologist's perspective
have not been fully reported. Current study
aims to document our experience.
Materials and Methods: Cases with renal needle core
biopsies from 2000 to 2008 were retrospectively evaluated
and categorized in 9 groups based on histologic
pattern: Category 1-Clear cell lesions; Category
2-Eosinophilic granular cell lesions; Category
3-Tubulopapillary lesions; Category 4-Spindle cell lesions;
Category 5-Infiltrating tumors; Category 6-Small
blue cell tumors; Category 7-Cystic lesions; Category
8-Necrotic and/or fibrohistiocytic lesions; and Category
9-Inadequate materials. Different immunohistochemical
stain panels for each category were used.
Results: In this study, 52 core biopsies from 47 cases
were evaluated. An adequate sample was obtained in 46
(88%). Renal cell carcinoma (49%) was most common
followed by metastatic tumors (15%) lymphoma (9%)
and urothelial carcinoma (4%). Benign tumors were
identified in 3 cases (6%). 19% of the biopsies were
non-diagnostic. Most of the cases need immunohistochemical
panels for differential diagnosis. Category 2 and
5 was the most problematic, requiring frequently immunohistochemistry
and clinical correlation.
Conclusion: A wide spectrum of neoplasms is encountered
and diagnosable by renal needle core biopsy. The
above- mentioned categories would facilitate the approach
to the biopsy and provide a diagnostic tool. Clinical
correlation and contemporary immunohistochemistry
work-up is often essential in eosinophilic-granular cell
lesions and infiltrating tumors and would allow more
accurate diagnosis. |
|
|
Günümüzde böbrek kitleleri radyolojik
incelemeler sırasında giderek artan sıklıkta insidental ve küçük boyutlu olarak saptanmaktadır.
Bunlarda uygulanan cerrahi eksizyon hem tedavi
hem de patolojik tanıya olanak sağlamaktadır.
Ancak giderek artan oranda saptanan küçük kitleler,
organ koruyucu cerrahi, radyofrekans
ablasyon ya da kriyoterapi gibi alternatif tedavi
yöntemlerinin ortaya çıkması, eksizyon yapılmaksızın
tanı ihtiyacını doğurmuştur 1-5.
Perkutan ince iğne aspirasyon biyopsilerinde
(İİAB) tanısal zorluklar bulunmaktadır 3,5-8.
Böbrek iğne kor biyopsileri (BİB) medikal hastalıklar
ve transplant böbrek izleminde sıklıkla
kullanılırken, cerrahi patolojide hematom ve
tümör ekimi riski gibi farklı nedenlerle tercih
edilmemektedir.
Bazı araştırmacılar BİB'lerin tanıda
yüksek özgüllük ve duyarlılık değerlerine sahip
olduklarını belirtmişlerdir1-5,9-13. Başlangıçta
yaygın metastaz, renal ven invazyonu ve
trombüs ile radyolojik tanı alan yaşlı, cerrahi
uygulanması güç olan hastalarda histopatolojik
tanı ve onkolojik tedaviyi planlamak amacıyla
perkutan BİB yapılabilir. Ayrıca tek böbrek, böbreğe
metastaz kuşkusu, bilateral tümör kuşkusu
gibi özel durumlarda tedaviyi planlamak için de
BİB uygulanmaktadır. Giderek daha sık saptanan
küçük tümörlerin tedavisinde organ koruyucu
yöntemlerin (parsiyel nefrektomi, radyofrekans
ablasyon, kriyoterapi gibi) ön plana çıkması
gelecekte BİB ile tanı ihtiyacını artıracaktır.
Radyolojik açıdan bakıldığında BİB ile
tanıya yönelik girişimler ve özellikler ile ilgili
yayınlar daha fazladır14-16. Ancak patolojik
açıdan tümörler ve ayırıcı tanılarına yönelik
fazla ipucu yoktur1,2. Bu geriye dönük kliniko-
patolojik çalışmada böbrek kitlesi nedeniyle
yapılan BİB'lerde endikasyon, yeterlilik ve
tanısal özellikleri araştırarak deneyimlerimizi
ortaya koymayı amaçladık. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Disscussion
References
|
|
Bu retrospektif çalışmaya 2000-2008
(ilk altı ay) yılları arasında kitle nedeniyle yapılmış BİB'leri olan olgular alınmış, medikal
amaçlı yapılan BİB'ler çalışma dışı bırakılmıştır.
Olguların klinik ve radyolojik özellikleri,
uygulanan tedaviler ve takipleri ilgili kliniklerin
arşiv kayıtlarından araştırıldı.
Çalışmaya alınan olgularda BİB endikasyonları
tek böbrek, lenfoma kuşkusu, eşlik
eden böbrek dışı malignite ve metastatik inoperabl
renal kitle olarak gruplandırıldı.
BİB'ler rutin takip ardından parafine
gömülmüştür. Seri kesitler genelde medikal
amaçlı BİB gibi (3 adet HE ile boyalı kesit yanısıra
birer peryodik asit Schiff, Masson trikrom
ve Jones methenamine silver boyalı kesit ve 3
adet boyasız kesit) hazırlandı. Ancak son iki yıl
bir HE kesit ve 5 adet boş immün kesit hazırlanmasına
ve gereğinde bu boş kesitlere İHK inceleme
yapılmasına özen gösterildi. Retrospektif
çalışmada tanımlanan orijinal doku kesitleri
yeniden değerlendirildi. Değerlendirmede
biyopsi materyalinin yeterliliği (normal doku,
tümöral doku ve kabaca nekroz oranı), materyalin
tanı için yeterliliği, hazırlanan kesit sayısı ve
tanı için uygulanan yardımcı yöntemler kaydedildi.
Yeniden değerlendirme sırasında WHO
2004 böbrek tümörleri sınıflaması kullanıldı17. Daha önce Shah ve Harik'in BİB değerlendirmesi
için kullandığı histopatolojik paternler
daha da detaylandırıldı1,2 (Tablo 1). Histopatolojik
değerlendirme sırasında paterne dayalı
yaklaşım uygulandı ve ayırıcı tanılar göz önüne
alındı. Ayırıcı tanıda biyopsi dönemine göre
güncel olarak uygulanmış CD10, BHK belirleyici
(RCCMa), CD117, sitokeratin 7, sitokeratin
19, yüksek molekül ağırlıklı sitokeratin (YMA
sitokeratin), p63, AMACR, desmin, düz kas
aktini, vimentin ve diğer yöntemleri içeren farklı
İHK inceleme panellerine ait kesitler yeniden
değerlendirildi. Yeniden değerlendirme sırasında
ek İHK inceleme yapılmadı. Ancak son bilgiler
ışığında ek İHK inceleme ihtiyacı olan olgular
kaydedildi. Olguların bu çalışma ile ilişkili
olabilecek diğer patolojik arşiv materyalleri de (radikal veya parsiyel nefrektomi materyalleri,
böbrek dışı diğer tümörlere ait materyaller gibi)
yeniden değerlendirildi.
Böbrek kitleleri için standart olarak
böbrek ultrasonografisi (US), abdominal bilgisayarlı
tomografi görüntüleme (BT) yöntemleri
uygulandı, gerekli olgularda manyetik rezonans
görüntüleme yöntemi de kullanıldı.
 Click Here to Zoom |
Tablo 1: Böbrek iğne biyopsilerinde histopatolojik özelliklere dayalı tanısal yaklaşım ve ayırıcı tanılar. |
Ultrasonografi eşliğinde yapılan BİB'ler,
perkütan yolla radyoloji uzmanı tarafından alındı.
Biyopsi öncesi kanama, pıhtılaşma zamanları
ve protrombin zamanı bakılmıştır. Hangi taraf
BİB yapılacak ise hasta ters taraf üzerine yan
yatırıldı. Ultrason probu orta aksiller hat üzerinde,
koronal planda, böbreğin uzun ekseni en iyi
görülen açıda ve tümörün cilde lateralden en
yakın ve en kalın solid komponentin olduğu
görüntüde sabit tutuldu. Lokal anestezi sonrası
ince bistüri ucu ile ciltaltına insizyon yapılarak,
otomatik biyopsi tabancasına takılı trucut iğne
ekrandaki metalik artefakt görülerek derine ilerletildi.
Biyopsi iğnesi tümör içerisine girdikten
sonra yaklaşık 20 mm öne ilerletilerek konumlandırıldı.
Nefesini tutan hasta uyarılarak otomatik
tabanca ile BİB örneği alındı. İğnenin geçtiği traseden bir resim çekildi. İğne açıldığında
alınan materyal yeterli büyüklük ve bütünlükte
ise işlem bitirildi, aksi halde en fazla 3 kez
olmak üzere tekrarlandı. Materyaller formalinde
fiske edilip patoloji anabilim dalına gönderildi.
İğne geri çekilip yara yerine basınç uygulayacak
şekilde pansuman yapıldıktan sonra hastalar 3
saat süreyle izlendi. Hiçbir hastada biyopsi ile
ilişkili olarak hastane yatışı gerekli görülmedi. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Disscussion
References
|
|
Çalışmada 47 olgunun 52 BİB materyali
(4'ü tekrar, biri bilateral biyopsi) incelenmiştir.
Biyopsilerden 9'u Dokuz Eylül Üniversitesi
Patoloji Anabilim Dalında incelenen 7 olguya
aittir. Olguların 35'i erkek ve 12'si kadındır.
Ortalama yaş 59'dur (yaş aralığı, 2-85).
Kitlelerin 20'si sağ, 16'sı sol, ikisi
transplante böbrekte, 4'ü bilateral saptanmış,
beşinde lokalizasyon belirtilmemiştir. Pediatrik
kemoterapi uygulanmış Wilms tümörlü bir olguda
parsiyel bilateral nefrektomi sırasında intraoperatif
bilateral BİB yapılmıştır. Kalan biyopsilerin
tümü ultrason rehberliğinde alınmıştır.
Biyopsi endikasyonları temelde cerrahiye uygun
olmayan metastatik renal tümörler, primer
malignitesi bilinen renal kitle veya metastaz
kuşkusu, transplante böbrekte kitle olarak saptanmıştır.
Biyopsi endikasyonlarının detayları Tablo 2'de verilmiştir.
 Click Here to Zoom |
Tablo 2: Kitle nedeniyle yapılan böbrek iğne biyopsilerinde
endikasyonlar ve cerrahi girişimlerin özellikleri. |
BİB'lerin yaklaşık yarısı rutin medikal
BİB gibi kesilmiş ve fazla kesit sayısı tanısal
avantaj sağlamamıştır. Son dönemde uygulanan
iki HE kesit ve boyasız İHK kesitlerin zaman ve
doku tasarrufu sağladığı saptanmıştır.
BİB'lerin birisindeki tanısal açıdan
yetersizlik patolojik takip süreci ile ilişkilidir.
Olguda yeni biyopsi yapılmadan parsiyel nefrektomi
uygulanmıştır. İki biyopside sadece
tümörsüz böbrek parankimi saptanmış, birinde
yapılan ek girişimde saptanan fibrohistiyositik
dokular tümör yalancı kapsülü kuşkusu uyandırmıştır.
Beş olguda materyalin tamamı tümör
nekrozundan oluşmakta olup tümör tiplendirmesine
olanak sağlamamıştır. Bunlardan üçünde
uygulanan tekrar BİB'lerde histopatolojik tiplendirme
yapılabilmiştir. Bir olguda da saptanan fibrohistiyositik dokular tümör yalancı kapsülü
kuşkusu uyandırmıştır. BİB'lerin yarısı tümör
ve normal renal parankimi içermektedir. Olguların
yarısında değişik derecelerde nekroz tümöre
eşlik etmektedir.
BİB'lerde berrak hücreli lezyonlar en
sık saptanmıştır. Histopatolojik paternler ve
tümörlerin dağılım özellikleri Tablo 3'te verilmiştir.
 Click Here to Zoom |
Tablo 3: Böbrek iğne biyopsilerinde histopatolojik özelliklere dayalı tanısal yaklaşım ve histopatolojik tipler. |
Böbrek hücreli karsinom (BHK) 23
olguda (17 berrak ya da konvansiyonel, 2 papiller,
1 kromofob, 2 sarkomatöz, 1 sınıflandırılamayan)
saptanmıştır. Berrak hücreli BHK'ların
15'i (Grup 1) ve sarkomatoid karsinomların biri tipik berrak hücre morfolojisinde olduğundan
tanıda çok önemli sorun yaşanmamıştır. Eozinofilik
granüler sitoplazmalı ve infiltratif paterne
sahip tüm olgularda ayırıcı tanıya yönelik, farklı
İHK paneller uygulanmıştır. İmmünhistokimyasal
incelemeler yüksek dereceli ve/veya eozinofilik
granüler sitoplazmalı hücreli tümörlerde
genelde CD10, RCCMa, sitokeratin 7 ve vimentinden
oluşmaktadır. İnfiltratif tümörlerde ise
genelde p63, AMACR ve YMA sitokeratin
eklenmiştir. Sarkomatoid ve/veya iğsi hücreli
lezyonlarda desmin, düz kas aktini, Melan A,
sitokeratin ve HMB-45; lenfomalı olgularda ise
CD3, CD20 ve TdT gibi lenfoma panelleri uygulanmıştır. Uygulanan paneller yıllara ve
olgunun paternine göre değiştiğinden standardize
değildir. Metastatik olgularda varsa olguların
primer tümörleri de BİB ile birlikte yeniden
değerlendirilmiştir.
Olgulardan ayırıcı tanı sorunu veya klinik
özelliği olanlar daha detaylı olarak aşağıda
verilmiştir.
Eşlik eden diğer organlardaki metastatik
kitleler nedeniyle BİB yapılan ve eozinofilik
sitoplazmalı tümörlü dört olguda kesin tanı İHK
inceleme ile konulmuştur (Resim 1). Bu olgular
sitokeratin 7, CD10, RCCMa ve vimentin İHK
değerlendirmesi sonucunda onkositom, kromofob hücreli BHK ve berrak hücreli BHK, eozinofilik
varyant olarak tanı almışlardır. Bu olguların
ikisinde akciğer lezyonları mevcuttur.
Onkositom tanılı olguda akciğerden yapılan
sitolojik incelemede küçük hücreli dışı karsinom
saptanmıştır. Berrak hücreli BHK, eozinofilik
varyant tanısı alan olgulardan birinin tiroid
ince iğne biyopsisinde benzer özellikte metastatik
tümör saptanmıştır. Bu olgunun tiroidine ait
sitolojik materyalinde ve doku kesitlerinde
onkositik hücre özellikleri ön plandadır. Radyolojik
incelemede kemik metastazları da eşlik
etmektedir. Diğer olguda infiltratif ve eozinofilik
granüler hücreli patern mevcut olup metastatik BHK olarak değerlendirilmiştir. Kromofob
hücreli BHK tanısı alan olgunun akciğerinde
radyolojik tümörler saptanmışsa da patolojik
değerlendirme yapılan örneklerde tümör saptanmamıştır.
 Click Here to Zoom |
Resim 1: Eozinofilik sitoplazmalı üç tümör (A, B, C) ile tipik berrak hücreli böbrek hücreli karsinomda (BHK) (D) histopatolojik
özellikler. Eozinofilik sitoplazmalı olgularda kesin tanı immünhistokimyasal inceleme ile konulmuştur. A; Onkositom, olguda CD10
negatif, sitokeratin 7 negatif, vimentin negatif, TTF-1 negatif, RCCMa pozitiftir. Olgu daha önce akciğerden alınan sitolojik materyal
ile küçük hücreli dışı akciğer karsinomu tanısı almıştır. B; Kromofob hücreli BHK, olguda CD10 negatif, sitokeratin 7 pozitif, vimentin
negatiftir. C; Berrak hücreli BHK, eozinofilik-granüler sitoplazmalı, olguda CD10 pozitif, sitokeratin 7 negatif, vimentin negatif,
RCCMa pozitif saptanmıştır. Olgunun tiroid aspirasyonunda da benzer morfolojide metastatik özellikler saptanmıştır. D; Berrak
hücreli BHK, olguda RCCMa, CD10 pozitif, sitokeratin 7 negatif, vimentin pozitif, EMA pozitif saptanmıştır. (HE x200). |
İnfiltratif tümörler grubunda yer alan
olguların özellikle invaziv ürotelyal karsinomdan
ayırıcı tanıları zor olmuştur (Resim 2).
Böbrek transplantlı bir olgunun 5 yıl rutin protokol
biyopsi zamanı yapılan US değerlendirmesinde
insidental renal kitle saptanmıştır.
Transplant böbrek patolojisine yönelik ve kitleden
uzaktan alınmasına rağmen, BİB'in neoplazik
lezyon içermekte olduğu görülmüştür.
İnfiltratif özelliklere sahip olan bu tümörde ayırıcı
tanıda sitokeratin 7 pozitifliği nedeniyle
öncelikle ürotelyal karsinom düşünülmüştür.
Böbrek vericisi olan annesinin de tümör nedeniyle
öldüğü belirlenen olguya transplant nefrektomi
yapılmıştır. Transplantasyondan iki yıl
sonra ölen vericisinin postmortem karaciğer
biyopsisindeki tümör ile birlikte nefrektomi ve
BİB materyali yeniden değerlendirilmiştir.
Transplant nefrektomi materyalinde 3 cm çapında
tümör yanı sıra renal parankimde satellit
metastatik odaklar ile karakterize infiltratif
tümör ile karşılaşılmıştır. BİB renal parankimdeki
küçük metastatik alanları örneklemiştir.
Radikal ameliyat materyalinde ürotelyal ilişki
gösterilemeyen olguda daha ileri İHK incelemeler
ardından, nöroendokrin belirleyicilerde pozitiflik
ve amiloid birikimi gözlenmiştir. Vericinin
karaciğer metastazında da benzer bulgular saptanmıştır.
Olgu tüm bulgular eşliğinde öncelikle
tiroidin medüller karsinomunun metastazı olarak
değerlendirilmiştir.
 Click Here to Zoom |
Resim 2: İnfiltratif tümörler grubunda yer alan dört olguda histopatolojik özellikler. A; Berrak hücreli BHK (eozinofilik-granüler
sitoplazmalı, infiltratif paternli) olguda CD10 negatif, sitokeratin 7 negatif, vimentin, RCCMa pozitif, p63 negatif ve TTF-1 negatif
saptanmıştır. B; İnvaziv ürotelyal karsinomlu olguda CD10 negatif, sitokeratin 7 pozitif, sitokeratin (yüksek molekül ağrılıklı) pozitif,
RCCMa negatif, p63 pozitif ve TTF-1 negatif saptanmıştır. C; Akciğer ve prostat karsinomu öyküsü olan olguda TTF-1 pozitif, CD10
negatif, RCCMa negatif, PSA negatif, AMACR negatif saptanmış ve akciğer karsinomunun böbrek metastazı olarak değerlendirilmiştir.
D; Akciğer kitlesi olan olguda TTF-1 pozitif, pansitokeratin “dot like” pozitif saptanmış ve böbreğe metastaz olarak kabul
edilmiştir (HE x200). |
Akciğerde kitle öyküsü olan üç olguda
farklı özellikte metastatik renal kitleler saptanmıştır.
TTF-1 pozitif olan olgularda ayırıcı tanı
kolay iken, keratinizasyon içermeyen skuamöz
karsinom özellikli olgunun ürotelyal karsinomdan
ayırıcı tanısında sorun yaşanmıştır. Bu olguda
metastaz tanısı akciğer tümörünün değerlendirilmesi
ile konulmuştur. Bu olgularda İHK incelemede sitokeratin 7, sitokeratin YMA, p63
ve TTF-1 uygulanmıştır. Metastatik meme karsinomlu
olgulardan birinde yine ürotelyal karsinom
ayırıcı tanısında sorun yaşanmış ve invaziv
lobüler karsinom morfolojisindeki primer meme
tümörünün incelenmesi gerekmiştir. Benzer
şekilde opere edilemeyen serviks karsinomlu bir
olguda da ürotelyal karsinomdan ayırıcı tanı
sorunları dikkati çekmiştir. Bu tür olgularda
hastanın geçmişi önem taşımaktadır.
Küçük yuvarlak hücreli tümörler grubunda
yer alan lenfomalı olgularda ek olarak
CD45 (LCA), CD3, CD20 ve TdT paneli uygulanmıştır.
Bunlardan birisi renal transplantlı
olgudur. Bu grupta bulunan diğer bir olguda
eşlik eden akciğer ve prostat karsinom öyküsü
saptanmış ve TTF-1 pozitifliği akciğer karsinomu
metastazı tanısını kolaylaştırmıştır. Pediatrik
grupta olan metastatik Wilms tümörlü bir olguda
kemoterapi sonrası, bilateral parsiyel nefrektomi
sırasında, bilateral BİB alınmıştır. Parsiyel
nefrektomi örneklerinde kemoterapiye sekonder
değişiklikler içeren Wilms tümörü ve tümör
çevresindeki renal parankimde nefroblastomatozis
bulguları varken iğne biyopsilerde sadece
nefroblastomatozis alanı saptanmıştır.
BİB ile anjiyomiyolipom tanısı alan iki
olgudan birinin radikal nefrektomi materyalinde
multipl tümörler saptanmış ve olgu anjiyomiyolipomatozis
ve radyolojik olarak saptanan beyin
lezyonları ile birlikte tuberoskleroz tanısı almıştır.
Diğer olguda parsiyel nefrektomi planlanmıştır.
BİB materyali solid papiller özellikler
ile birlikte müsinöz tübüler iğsi hücreli karsinomu
anımsatan bir olgunun radikal ameliyat
materyali de incelenmiştir. Bu olgu sınıflandırılamayan
böbrek tümörü olarak değerlendirilmiştir.
Histopatolojik ve İHK özellikler distal
nefron kökenini desteklemekle birlikte, tümörde
agresif özellikler de saptanmış ve daha ileri bir
sınıflama yapılamamıştır. Radyolojik incelemede
akciğer ve mediastende metastatik lenfadenopatiler
de saptanmıştır.
Böbrek ameliyat materyalleri altı olguda
değerlendirilmiştir.Olguların üçünde parsiyel
nefrektomi (birisi bilateral ve tedavide Wilms
tümörlü) materyali incelenmiştir. Bu olgulardan
birinde karşı taraf böbrekte ürotelyal karsinom,
diğerindeyse malign melanom tanısından sonra
berrak hücreli BHK saptanmıştır.
Son yıllarda BİB'leri daha sık uygulanmıştır,
olguların takip süresi kısadır. Ayrıca
farklı evrelere sahip primer renal tümörler ve
metastatik renal lezyonlar çalışmada yer almaktadır.
Yüksek evreli olgular tedavi ardından
kaybedilmiş olup, böbreğe metastatik olguların
da onkolojik takipleri standart değildir. Bu
nedenle hasta takipleri çalışmaya dahil edilmemiştir. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Disscussion
References
|
|
Böbrekte kitle nedeniyle BİB geleneksel
olarak nefrektomi yapılamayacak hastalarda
uygulanmaktadır 18. Bizim çalışmamızda bu
endikasyon yanı sıra, az sayıda olguda cerrahi
işlem öncesi tanı amaçlı olarak da BİB uygulanmıştır.
Histopatolojik değerlendirmede renal
tümörler yanı sıra böbreğe metastaz yapan
tümörler ile karşılaşılmıştır. Tümörlerde heterojen
histopatolojik paternler saptanmış ve gereğinde
İHK gibi yardımcı yöntemler de kullanılarak
güvenle tanı koyulabilmiştir. Metastatik
böbrek tümörü ve böbreğe metastazların ayırıcı
tanısında ve tipik berrak hücre morfolojisi dışındaki
tümörlerde İHK inceleme gerekliliği gözlenmiştir.
Medikal amaçlı nativ böbreklerde ve
transplant böbrek patolojisinde biyopsi yeterliliği
için tanımlanmış kriterler bulunmaktadır19-20. Tümör nedeniyle yapılan biyopsi materyalleri
için tanımlanmış kriterler yoktur.
Çalışmamızdaki olgularda genelde tek biyopsi
koru yeterli iken belirgin nekrozlu olgularda
birden fazla biyopsi koru alındığı veya tekrar
biyopsi yapıldığı saptanmıştır. BİB alınırken
makroskopik olarak dokunun nekrotik olduğu
gözlendiğinde biyopsi kor sayısı artırılmalıdır. Tersi durumlarda tek ve bütün bir doku örneği
tanı için yeterli olabilir. Biyopsinin kitle yanı
sıra normal renal parankimi içermesi tanısal
anlamda ve İHK incelemeler için iç kontrol
olması açısından önemlidir. Çalışmamızda normal
renal parankim, nekrotik veya fibrohistiyositik
lezyon gibi tanı için yetersiz biyopsili
olgularda her zaman biyopsi tekrarlanmamıştır.
Ayrıca az sayıda olguda cerrahi rezeksiyon
yapılmıştır. Bu nedenlerle biyopsi yeterliliği
için güvenli bir istatistiksel oran verilmemiştir.
Saptanan yetersizliklerin büyük bir kısmı radyolojik
teknik ve kitlenin özelliği ile ilişkili olup,
yapılan tekrar biyopsilerde tanı konulabilmiştir.
Bu olgular genelde berrak hücreli ve nekrotik
kitleler ile ilişkilidir. Tanısal sorun yaşanan bir
olguda ise yetersiz biyopsi nedeniyle nitelikli
kesit elde edilememesi sorumlu tutulmuştur. Bu
olguda biyopsi tekrarlanmadan parsiyel nefrektomi
yapılmıştır. Ultrason rehberliğinde BİB'ler
patolojik değerlendirme ve tanı için yeterli
görünmektedir. Literatürde BİB sensitivite ve
spesifitesi için %70-100 arasında oranlar verilmektedir1,4,11,12,15,16,21,22. Radyoloğun
deneyimi ve BT eşliğinde bu oranlar yükselmektedir.
Özellikle küçük ve insidental lezyonlarda
BT ile görüntüleme yönteminden yararlanılabilinir21. BİB'lerin bir kısmı intraoperatif
organ koruyucu işlemler sırasında da tanıyı
dökümante etmek amacıyla yapılmaktadır1,2,5,18. Olgularımızda BİB ile ilgili klinik
komplikasyon ve hastane yatışı gözlenmemiş
olmakla birlikte, komplikasyon açısından özellikle
izlem yapılmamıştır. Ancak bir parsiyel
nefrektomi materyalinde tümör çapına ulaşan
perirenal hematomun cerrahiyi zorlaştırabileceği
dikkati çekmiştir.
Bölümümüzde yılda yaklaşık 650 BİB
materyali incelenmektedir. Kitle nedeniyle yapılan
BİB'ler sayısı giderek artmakla birlikte, tüm
BİB'lerin yaklaşık ancak %2'si bu amaçla yapılmaktadır.
Bölümümüzde kitle nedeniyle yapılan
BİB'ler ayrıma gitmeksizin medikal amaçlı nefrolojik
ve transplant BİB'ler ile benzer patolojik takibe alınmaktadır. Bu, fazla ve gereksiz HE
kesit ile rutin histokimyasal yöntemlere neden
olmakta, tanı açısından ise yarar sağlamamaktadır.
Birçok olguda ayırıcı tanı için İHK yöntemlere ihtiyaç duyulduğundan yeni kesit gereksinimi
doğmakta, bu da tekrar kesitlerde doku kaybına
yol açmaktadır. Bu nedenle kitle nedeniyle
yapılan BİB'lerde ilk HE kesitten sonra en az 5
boş immün kesit ve ardından tekrar bir HE kesit
alınmasının uygun olacağı düşünülmüş, rutinimizde
bu yönde bir protokol oluşturulmuştur.
Kitle nedeniyle yapılan BİB endikasyonları
kliniklere göre farklılıklar içermektedir1,2,4,18. Bunlar Tablo 4'te özetlemiştir. Bu
spektrumda karşımıza çıkabilecek histopatolojik
özellikler değişken olacağından ayırıcı tanı
zorlukları olması doğaldır. Böbrek tümörlerinin
histopatolojik özellikleri WHO tarafından detaylı
olarak tariflenmiştir17. Primer böbrek
tümörleri içinde en sık karşımıza çıkan tipik
solid, berrak hücre morfolojisidir, tanı açısından
en sorunsuz grubu oluşturmaktadır1,2,4,10.
HE kesitler sadece bu olgularda tanı için yeterli
olabilir. Diğer histopatolojik paternlerde ek histokimyasal
incelemeler gerekmektedir3,4,23-33. Tablo 5'te kullanılan ve önerilen İHK yöntemleri
özetlenmiştir. Farklı histopatolojik
paternlerde akla gelebilecek alternatif tanılar ve
ayırıcı tanı için gereken ipuçları bilinmelidir.
 Click Here to Zoom |
Tablo 4: Böbrek ve diğer organ biyopsilerinde iğne biyopsi
endikasyonları. |
 Click Here to Zoom |
Tablo 5: İğne biyopsilerinde ayırıcı tanıya yönelik immünhistokimyasal
incelemeler. |
Tipik solid berrak hücreli alanlara değişik
derecede fibrotik ve nekrotik alanlar eşlik
edebilir. İmmünhistokimyasal olarak böbrek
hücreli karsinom belirleyicisi (BHK belirleyici
RCCMa), CD10 ve vimentin pozitifliği tanıya
yardımcıdır. Diğer berrak hücreli lezyonlarda
sitokeratin 7 ve AMACR genelde papiller tip
BHK'da, sitokeratin 7, yüksek molekül ağırlıklı
sitokeratin ve p63 ürotelyal karsinomda pozitiftir.
Berrak hücreli lezyonlarda BİB ile eksizyon
materyalleri arasında Fuhrman derecelemesinde
farklılıklar olduğu bilinmekte ve bu nedenle
dereceleme yapılması önerilmemektedir1,2,10,17,21. Bizim olgularımızda da dereceleme
yapılmamıştır.
Özelikle eozinofilik granüler hücreli
BHK'ların cerrahi materyallerdeki ayırıcı tanı
sorunları bilinmektedir23-34. BİB'lerde de
ayırıcı tanıda sorunlar tanımlanmıştır1,2,4,10. Bu grupta İHK incelemeler gerekmektedir. Tipik
onkositomun HE ile ayırıcı tanısında sorun yoktur.
Ancak atipik lezyonlarda onkositom, kromofob
hücreli BHK ve berrak hücreli BHK'ın
eozinofilik varyantında (konvansiyonel BHK)
ayırıcı tanı sorunları tanımlandığından immünhistokimya
değerli ve gereklidir4,23,24,26.
Sınıflanamayan BHK bir şekilde bu gruba sokulabilir.
Berrak hücreli BHK, eozinofilik varyantında
RCCMa, CD10 ve vimentin pozitifliği
değerliyken, onkositomda özellikle CD10 fokal
pozitif olabilir. Diğerleri negatiftir. Vimentinin
yorumlanmasında dikkatli olunmalıdır. Kromofob
hücreli BHK'ta ise sitokeratin 7 pozitifken,
RCCMa ve vimentin yine negatiftir. Panele
CD117 eklenebilirse de radikal materyallerimizdeki
deneyimlerimize göre onkositom ve kromofob
hücreli BHK ayırıcı tanısında sitokeratin
7 kadar güvenilir değildir. Berrak hücreli BHK,
eozinofilik varyantında ise sitokeratin 7 negatiftir.
Biz bu grupta BHK belirleyici, CD10,
Vimentin, sitokeratin 7 ve CD117 panelini tercih
ediyoruz. Çalışmamızdaki dört olgu bu
panelle tanı almışsa da, metastatik özellikler ve/
veya eşlik eden akciğer lezyonları nedeniyle
renal eksizyon yapılmamıştır. Onkositom olgusunda
akciğerde sitolojik olarak küçük hücreli
dışı karsinom morfolojisinde ikinci primer saptanmıştır.
Kromofob hücre morfolojili olguda
radyolojik olarak akciğer ve karaciğer kitleleri
eşlik etse de, bu organlarda patolojik inceleme
ile tümör tanısı konulamamıştır. Bu olguda BİB
tanısı ile klinik tablo korele değildir. Eozinofilik
varyant BHK olgularında ise metastaz saptandığından
kemoterapiye yönlendirilmişlerdir.
Yayınlarda bu morfolojideki tümörlerin ayırıcı
tanısında böbrek spesifik kadherin, parvalbumin
ve caveolin-1 de önerilmektedir28-34. Bu
grupta jukstaglomerüler hücreli tümör ve paraganglioma
akılda tutulmalıdır. İlkinde renin,
aktin ve vimentin, paragangliomada ise sinaptofizin,
kromogranin ve S-100 İHK incelemeleri
ayırıcı tanıda yardımcı olabilir2.
BİB'lerde eozinofilik-granüler hücre özellikleri saptandığında İHK inceleme ile ayırıcı
tanı yapılmaya çalışılmalıdır. BİB raporu
yazılırken eozinofilik granüler hücre özellikleri
vurgulanmalıdır. İmmünhistokimyasal inceleme
yapılamıyorsa onkositik özellikli neoplazm, ve
BHK (kromofob veya eozinofilik hücreli konvansiyonel
BHK) dışlanamamıştır şeklinde
raporlanmalıdır. Onkositom tanısı İHK incelemeden
sonra kesinleştirilmelidir.
Tübülopapiller lezyonlarda BHK papiller
tip öncelikle akla gelmelidir. İmmünhistokimyasal
incelemede genel olarak AMACR,
sitokeratin 7, sitokeratin 19 diffüz pozitiftir23. CD10 ve BHK belirleyici fokal pozitif
olabilir. Papiller tümörler multipl veya adenomlarla
birlikte olabilir17. Bu nedenle parsiyel
nefrektomi planlanan olgularda, radikal nefrektomi
de göz önünde tutulmalıdır. Müsinöz tübüler
iğsi hücreli karsinomlarda (MTİHK) farklı
komponentler ön planda olabilir ve papiller
BHK ile benzer İHK özellikler gösterir. Bu
nedenle BİB'de ayırıcı tanı sorunu olabilir.
Bizim bu gruptaki olgularımızdan biri nefrektomi
materyali de incelenmesine rağmen sınıflanamayan
BHK olarak değerlendirilmiştir.
Benzer histolojiyi yansıtabilecek bir başka tümör
olan metanefrik adenom'un WT-1 pozitif ve
sitokeratin 7 negatif olması önemlidir. Berrak
hücrelerle birlikte papiller yapılar içeren Xp11
translokasyon karsinomu TFE3 protein ekspresyonu
gösterir ve daha genç yaştaki hasta grubundadır.
Bu tümör, papiller ve berrak hücreli
alanların varlığında akla gelebilir.
İğsi hücreli tümörler içinde sarkomatoid
özellikli BHK (sarkomatoid karsinom) en sık
karşımıza çıkmaktadır. Berrak, papiller ve kromofob
hücreli BHK'larda sarkomatoid alanlar
görülebilir. Böbreğin primer sarkomları içinde
leiomiyosarkom en sıktır ve miyomato anjiomiyolipom
ile karışabilir. İğne biyopsilerde epiteloid
komponenti saptamak güç olduğundan pansitokeratin
gibi epitelial belirleyicilerin diffüz
pozitifliği sarkomatoid karsinom lehinedir.
Leiomiyosarkom ve sinoviyal sarkom sitokeratin ekspresyonu gösterebilir, ancak panele eklenen
desmin ve düz kas aktin pozitifliği leiomiyosarkom
lehinedir. Anjiyomiyolipom için
melan-A ve HMB-45 de eklenmelidir. MTİHK
değişik oranlardaki iğsi hücre komponenti ile
sarkomu anımsatabilir. Bizim olgularımızdan
birinde tipik berrak hücreli alanlar yanı sıra sarkomatoid
alanlar, diğerinde ise sadece sarkomatoid
alanlar saptandı. Anjiyomiyolipom tanısı
alan olgularda morfoloji tipik olsa da immünhistokimya
yine de yapıldı. Bu olguların birinde
radyolojik özellikler tipik değildi ve radikal
ameliyat materyalinde de BT'ye yansımayan
multipl lezyonlar dikkati çekti.
Renal parankim içinde normal glomerül
ve tübüllerle birlikte infiltratif tümör saptandığında
akla ilk olarak ürotelyal karsinom gelmelidir.
Kollektör duktus karsinomu (KDK) benzer
İHK özellikleri taşır ve ayırıcı tanıda en büyük
sorunu oluşturacağı düşünülmektedir. Ürotelyal
karsinomun tipik İHK özelliklerini taşımayan
olgular sınıflandırılamayan BHK olarak gruplanıp,
radikal materyallerinde KDK açısından
yeniden değerlendirilmelidir. Bu iki tümörde
yüksek molekül ağırlıklı (YMA) sitokeratin
pozitiftir. Sitokeratin 7 ve p63 pozitifliği ürotelyal
köken lehinedir. Kollektör duktus karsinomu
ayırıcı tanısı için vimentin, sitokeratin 17 ve
sitokeratin 5/6 önerilmektedir17,23.
Böbreğe metastaz yapan karsinomlar
infiltratif paterndeki tümörlerin ayırıcı tanısını
iyice zorlaştırmaktadır. Bazı çalışmalarda bu
olasılık nedeniyle bazı hastaların çalışma dışı
bırakıldığı dikkati çekmiştir1,2,10. Çalışmamızda
bu tür olgular önemli bir yer kaplamaktadır
ve ayırıcı tanı sorunları nedeniyle primer
tümöre de yönelik ayrıntılı İHK inceleme gerekmiştir.
Bu olasılık varsa klinik primer veya bilinen
tümör ile ilgili detaylı bilgi vermelidir.
Mümkünse primer tümör ile BİB birlikte değerlendirilmelidir.
Bazı olgularda iki farklı primer
tümör olabilir. Bizim olgularımızda parsiyel
nefrektomi materyalleri ile berrak hücreli BHK
tanısı doğrulanmış malign melanom ve karşı böbrekte ürotelyal karsinomlu olgular mevcuttur.
Nonkeratize skuamoz hücreli karsinom (primer
veya metastatik) ve ürotelyal karsinom
ayırıcı tanısı en önemli sorunlardan biridir.
SitokeratinYMA ve p63 ikisinde de pozitiftir.
Benzer akciğer tümörlü bir olgunun böbrek kitlesinde
sitokeratin 7 pozitifliğini gözlemlenmiş
ve ürotelyal karsinomdan ayırmada zorlanılmıştır.
Ancak klinik özellikler ve akciğer kitlesi ile
birlikte metastaz olarak değerlendirilmiştir.
Başka bir akciğer karsinomlu olguda eşlik eden
TTF-1 pozitifliği ayırıcı tanıda yardımcı olmuştur.
Meme karsinom metastazları olan olgularda
da ürotelyal karsinom ile karışabilecek özellikler
mevcuttur. Bu olgularda da klinik özellikler
tanıda yardımcı olmuştur. Bir renal transplant
olgusunun protokol iğne biyopsisinde infiltatif
özellikteki tümörde sitokeratin 7 pozitifliği saptanmış,
bu patern öncelikle ürotelyal karsinom
tanısını düşündürürken nefrektomi materyalinde
p63 ve YMA sitokeratin negatifliği ve pelvik
ilişkinin olmaması nedeniyle bu tanıdan uzaklaşılmıştır.
Diğer bulgular ve geniş bir İHK inceleme
ardından olgu tiroidin medüller karsinom
metastazı olarak değerlendirilmiştir. Olgu daha
ileri araştırıldığında böbrek vericisi olan annesinin
de benzer histolojide tümör nedeniyle operasyondan
2 yıl sonra yaygın metastazlarla kaybedildiği
saptanmış, tümörün verici kaynaklı
olduğu düşünülmüştür.
BİB'lerde infiltratif özellikler saptandığında
detaylı klinik ve radyolojik bilgi alınmalıdır.
Bu olgularda İHK inceleme de yapılamıyorsa,
metastaz olasılığı özellikle vurgulanmalıdır.
BİB raporu yazılırken infiltratif gelişim paterni
ile berraklık veya eozinofili gibi hücresel özellikler
belirtilmeli, tümörün kökenine yönelik
yorum yapılmalı ve böbreğe metastaz olasığının
da dışlanmaması gerektiği vurgulanmalıdır.
Küçük yuvarlak hücreli tümörler grubunda
lenfoma tanısında önemli bir sorun yoktur.
Lenfomalı olgularda BİB ile ilgili yayınlar
da bulunmaktadır35. Küçük hücreli morfolojide
metastatik akciğer tümörlü bir olguda TTF-1 ayırıcı tanıda yardımcı olmuştur. Pediatrik
Wilms tümörlü olgularda evre değişimine neden
olacağından BİB endikasyonu genellikle konulmamaktadır.
Bilateral Wilms tümörlü ve akciğer
metastazı olan olgumuzda parsiyel nefrektomi
sırasında bilateral intraoperatif biyopsi yapılmıştır.
BİB'teki histopatolojik bulgular nefroblastomatozis
ile uyumlu iken parsiyel nefrektomi
materyallerinde tedaviyle ilişkili değişiklikler
gösteren Wilms tümörü saptanmıştır. Olgu
tedavi sonrası halen izlemdedir. Böbreğin karsinoid
tümörleri oldukça nadir olup, immünhistokimyasal
özellikleri diğer organlardaki tümörler
ile idantiktir17.
Nekrotik ve/veya fibro-histiyositik lezyonlar
biyopsilerde sık saptanmaktadır1,2. Bu
materyaller genelde papiller veya berrak hücreli
BHK'lardaki nekroza ya da yalancı kapsüle ait
görülmektedir. Bu olguların histopatolojik özellikleri
tekrar biyopsilerinde ortaya konulmaktadır4. Materyal alımı sırasında da biyopsinin
parçalı ve nekrotik özellikleri radyoloğu uyarmalıdır.
Uygun olan olgularda biyopsi koru
sayısı artırılarak biyopsi tekrarından kaçınılabilinir.
Bu grupta nadir de olsa ksantogranülamatoz
nefrit ayırıcı tanıda karşımıza çıkabilir.
Deneyimlerimize göre histiyositlerle birlikte
desmoplastik stroma genelde tümörün yalancı
kapsülünü yansıtmaktadır ve CD68 ayırıcı tanıda
yardımcı değildir. Bu nedenle olgularda
öncelikle tümör kuşkusu belirtilmeli ve biyopsi
tekrarlanmalıdır.
BİB sınırlı materyal içerdiğinden paterne
dayalı yaklaşımda bulunmak akılcı bir yaklaşımdır.
Bu bulgulara göre ayırıcı tanılar için
İHK inceleme uygulanmalıdır. Böbrek tümörlerinin
metastazları, karaciğer iğne biyopsisi,
diğer solid organ metastazlarına ait iğne biyopsi
veya eksizyon materyalinde karşımıza çıkabilir.
Tanımladığımız histopatolojik paternler hem
böbrek, hem de diğer organ iğne biyopsilerinde
gözlenebilir ve bunların ayırıcı tanılarına ilişkin
kullanılabilecek İHK inceleme panelleri Tablo
5'te verilmiştir. Burada temel panel ilk olarak tercih edilecek yöntemleri içerir, gerekli durumlarda
diğer İHK incelemeler ile panel genişletilebilir.
Çalışmamızda yeni ve standart İHK
inceleme yapılmamıştır, ancak uygulanan paneller
yıllar içinde değişiklik göstermekle birlikte
tablodakileri içermektedir.
Bu çalışma, böbrek kitlesi boyutlarında
ve özelliklerinde (soliter, multipl, metastatik)
farklılıklar, kısa ve değişken takip özellikleri
(cerrahi eksizyon, renal veya nonrenal kemoterapi
protokolleri), immünhistokimya uygulamalarının
tekrarlanmaması ve standardize olmaması
yanı sıra olguların tanılarının cerrahi materyallerde
doğrulanmaması gibi birçok sınırlamaya
sahiptir. Ancak diğer çalışmalardan farklı
olarak paterne dayalı tanısal yaklaşım, heterojen
morfolojiler ve detaylı İHK inceleme içermesi
nedeniyle önem kazanmaktadır. Bazı sınırlamalara
rağmen US eşliğinde BİB'ler tanı için
güvenli ve önemlidir. Olgularda cerrahi öncesi
yaklaşımı ve/veya cerrahiye uygun olmayan
olgularda tedavi yaklaşımlarını değiştirebilir.
Primer eozinofilik-granüler sitoplazmalı tümörler
ile metastatik ve/veya bilinen tümörü olan ve
infiltratif paternli olgularda İHK incelemenin
yanısıra bilinen tümör ile patolojik korelasyon
gereklidir.
Teşekkür
Bu çalışmada yer alan 7 olguyu değerlendirmemize
olanak sağlayıp, deneyimlerini
aktardıkları için Prof. Dr. Kutsal Yörükoğlu ve
Doç. Dr. Burçin Tuna'ya teşekkür ederiz. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Discussion
References
|
|
1) Shah RB, Rahkshi N, Hafez KS, Wood DP Jr, Kunju
LP. Image-guided biopsy in the evaluation of renal
mass lesions in contemporary urological practice: indications,
adequacy, clinical impact, and limitations of
the pathological diagnosis. Hum Pathol 2005;36:1309-
1315.
2) Harik LR, Pashaei S, Humphrey PA, Tamboli P, Amin
MB. Needle core biopsy of the kidney for mass lesions:
a clinico-pathologic perspective based on 196 cases.
Mod Pathol 2005;18:144A (abstr).
3) Schmidbauer J, Remzi M, Memarsadeghi M, Haitel A,
Klingler HC, Katzenbeisser D, et al. Diagnostic accuracy of computed tomography-guided percutaneous
biopsy of renal masses. Eur Urol 2008;53:1003-1011.
4) Lebret T, Poulain JE, Molinie V, Herve JM, Denoux Y,
Guth A, et al. Percutaneous core biopsy for renal masses:
indications, accuracy and results. J Urol
2007;178:1184-1188.
5) Volpe A, Kachura JR, Geddie WR, Evans AJ, Gharajeh
A, Saravanan A, et al. Techniques, safety and accuracy
of sampling of renal tumors by fine needle aspiration
and core biopsy. J Urol 2007;178:379-386.
6) García-Solano J, Acosta-Ortega J, Pérez-Guillermo M,
Benedicto-Orovitg JM, Jiménez-Penick FJ. Solid renal
masses in adults: image-guided fine-needle aspiration
cytology and imaging techniques--"two heads better
than one?". Diagn Cytopathol 2008;36:8-12.
7) Renshaw AA, Lee KR, Madge R, Granter SR. Accuracy
of fine needle aspiration in distinguishing subtypes of
renal cell carcinoma. Acta Cytol 1997;41:987-994.
8) Truong LD, Todd TD, Dhurandhar B, Ramzy I. Fineneedle
aspiration of renal masses in adults: analysis of
results and diagnostic problems in 108 cases. Diagn
Cytopathol 1999;20:339-349.
9) Maturen KE, Nghiem HV, Caoili EM, Higgins EG,
Wolf JS Jr, Wood DP Jr. Renal mass core biopsy: accuracy
and impact on clinical management. Am J
Roentgenol 2007;188:563-570.
10) Sofukerim M, Tatlışen A, Canöz Ö, Tokat F. Böbrek
kitlelerinin tanısında perkütan iğne kor biyopsinin rolü
nedir? Türk Üroloji Dergisi 2007;33:405-410.
11) Hara I, Miyake H, Hara S, Arakawa S, Hanioka K,
Kamidono S. Role of percutaneous image-guided
biopsy in the evaluation of renal masses. Urol Int
2001;67:199-202.
12) Caoili EM, Bude RO, Higgins EJ, Hoff DL, Nghiem
HV. Evaluation of sonographically guided percutaneous
core biopsy of renal masses. Am J Roentgenol
2002;179:373-378.
13) Jaff A, Molinié V, Mellot F, Guth A, Lebret T, Scherrer
A. Evaluation of imaging-guided fine-needle percutaneous
biopsy of renal masses. Eur Radiol 2005;15:1721-
1726.
14) Beland MD, Mayo-Smith WW, Dupuy DE, Cronan JJ,
DeLellis RA. Diagnostic yield of 58 consecutive
imaging-guided biyopsies of solid renal masses: should
we biopsy all that are indeterminate? Am J
Roentgenol 2007;188:792-797.
15) Eshed I, Elias S, Sidi AA. Diagnostic value of
CT-guided biopsy of indeterminate renal masses. Clin
Radiol 2004;59:262-267.
16) Wood BJ, Khan MA, McGovern F, Harisinghani M,
Hahn PF, Mueller PR. Imaging guided biopsy of renal
masses: indications, accuracy and impact on clinical
management. J Urol 1999;161:1470-1474.
17) Eble JN, Sauter G, Epstein JI, Sesterhann IA. 2004
World Health Organization classification of tumors:
Pathology and genetics of tumors of the urinary system
and male genital organs. Lyon, France: IARC Press,
2004.
18) Khan AA, Shergill IS, Quereshi S, Arya M, Vandal
MT, Gujral SS. Percutaneous needle biopsy for indeterminate
renal masses: a national survey of UK consultant
urologists. BMC Urol 2007;7:10.
19) Solez K, Axelsen RA, Benediktsson H, Burdick JF,
Cohen AH, Colvin RB, et al. International standardization
of criteria for the histologic diagnosis of renal
allograft rejection: the Banff working classification of
kidney transplant pathology. Kidney Int 1993;44:411-
20) Fogo AB. Approach to renal biopsy. Am J Kidney Dis
2003;42:826-836.
21) Neuzillet Y, Lechevallier E, Andre M, Daniel L and
Coulange C. Accuracy and clinical role of fine needle
percutaneous biopsy with computerized tomography
guidance of small (less than 4.0 cm) renal masses. J
Urol 2004;171:1802-1805.
22) Dechet CB, Zincke H, Sebo TJ, King BF, LeRoy AJ,
Farrow GM, et al: Prospective analysis of computerized
tomography and needle biopsy with permanent
sectioning to determine the nature of solid renal masses
in adults. J Urol 2003;169:71-74.
23) Skinnider BF, Amin MB. An immunohistochemical
approach to the differential diagnosis of renal tumors.
Semin Diagn Pathol 2005;22:51-68.
24) Skinnider BF, Folpe AL, Hennigar RA, Lim SD,
Cohen C, Tamboli P, et al. Distribution of cytokeratins
and vimentin in adult renal neoplasms and normal
renal tissue: potential utility of a cytokeratin antibody
panel in the differential diagnosis of renal tumors. Am
J Surg Pathol 2005;29:747-754.
25) Kim MK, Kim S. Immunohistochemical profile of
common epithelial neoplasms arising in the kidney.
Appl Immunohistochem Mol Morphol 2002;10:332-
26) Avery AK, Beckstead J, Renshaw AA, Corless CL. Use
of antibodies to RCC and CD10 in the differential
diagnosis of renal neoplasms. Am J Surg Pathol
2000;24:203-210.
27) Wang HY, Mills SE. KIT and RCC are useful in distinguishing
chromophobe renal cell carcinoma from the
granular variant of clear cell renal cell carcinoma. Am
J Surg Pathol 2005;29:640-646.
28) Cochand-Priollet B, Molinie V, Bougaran J, Bouvier R,
Dauge Geffroy MC, Deslignieres S, et al. Renal chromophobe
cell carcinoma and oncocytoma. A comparative
morphologic, histochemical, and immunohistochemical
study of 124 cases. Arch Pathol Lab Med
1997;121:1081-1086.
29) Liu L, Qian J, Singh H, Meiers I, Zhou X, Bostwick
DG. Immunohistochemical analysis of chromophobe
renal cell carcinoma, renal oncocytoma, and clear cell
carcinoma: an optimal and practical panel for differential
diagnosis. Arch Pathol Lab Med 2007;131:1290-
1297.
30) Mazal PR, Exner M, Haitel A, Krieger S, Thomson
RB, Aronson PS, et al. Expression of kidney-specific
cadherin distinguishes chromophobe renal cell carcinoma
from renal oncocytoma. Hum Pathol 2005;36:22-28
31) Adley BP, Papavero V, Sugimura J, Teh BT, Yang XJ.
Diagnostic value of cytokeratin 7 and parvalbumin in
differentiating chromophobe renal cell carcinoma from
renal oncocytoma. Anal Quant Cytol Histol
2006;28:228-236.
32) Kuehn A, Paner GP, Skinnider BF, Cohen C, Datta
MW, Young AN, et al. Expression analysis of kidneyspecific
cadherin in a wide spectrum of traditional and newly recognized renal epithelial neoplasms: diagnostic
and histogenetic implications. Am J Surg Pathol
2007;31:1528-1533.
33) Mete Ö, Kılıçaslan I, Uysal V. Onkositom ile eozinofilik
hücreli kromofob tipte böbrek hücreli karsinom
ayrımında histomorfolojik özelliklerin önemi. Türk
Patoloji Dergisi 2005;3-4:62-66.
34) Mete O, Kilicaslan I, Gulluoglu MG, Uysal V. Can
renal oncocytoma be differentiated from its renal
mimics? The utility of anti-mitochondrial, caveolin 1,
CD63 and cytokeratin 14 antibodies in the differential
diagnosis. Virchows Arch 2005;447:938-946.
35) Hunter S, Samir A, Eisner B, Gervais D, Maher M,
Hahn P, et al. Diagnosis of renal lymphoma by percutaneous
image guided biopsy: experience with 11
cases. J Urol 2006;176:1952-1956. |
Top
Abstract
Introduction
Methods
Results
Discussion
References
|
|
|
|